7 Ağustos 2013 Çarşamba

herkese musmutlu bayramlaar :)

çok oldu yazmayalı. Aslında hep takipteydim. Birşeyler aldım, bir şeyler fotoğrafladım ama yazamadım bir türlü. Önce gezi olayları, ardından da bir arkadaşımın vefaat haberi beni her şeyden uzaklaştırdı. Bazen olur tüm hayat ansızın saçma gelir, anlamsız ve boş.. Öyle bir zamandan geçtim işte ben de. Şimdi bayram zamanı.. kendime izin verdim. Azıcık nefesleneceğim.
umarım kendimi çabuk toparlar ve tekrar yazmaya geri dönerim. İyi geliyor biliyorsunuz. Okunup okunmayacağını, kimin okuyacağını bilmeden yazılıp denize atılan mektuplar gibi bence bloglar..
 Neyse :)  Herkese güzel, mutlu, ışıl ışıl, cıvıl cıvıl bayramlar :)

5 Ağustos 2013 Pazartesi

bloglovin

<a href="http://www.bloglovin.com/blog/5816539/?claim=5xbn67wc8z8">Follow my blog with Bloglovin</a>

5 Haziran 2013 Çarşamba

uğurlar olsun Abdullah kardeş...

Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür

Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.

3 Haziran 2013 Pazartesi

Aslında yazacak çok şey yok.. Resimler özetliyor..


Birikti, birikti, birikti ve böyle masum bir nedenle patladı artık öfke.. Yorgunuz, sinirliyiz, mutluyuz, umutluyuz.. Ezilenlerin propagandalarıyla, ezilmiş edebiyatıyla eze eze geldiler. Kadrolaştılar, örgütlendiler, hesap vermediler, kanunlar onlar için işlemedi, üstelik ağızları da öyle hassas yerlere uzandı ki.. Anamıza, bacımıza, aşımıza, işimize, namusumuza..
Yetti, yetsin, Zulmün yeter artık. Sen bizim de başbakanamızsın, madem seçildin, bizden de sorumlusun. Bu ötekileştirme, ötekileştirdiğini hor görme niye??
DOKUNMA ARTIK! SATMA! EZME! CAN TAŞIYORUZ! 

25 Nisan 2013 Perşembe

Eyeliner..

     Eyeliner oldum olası hoşuma giden bir makyaj ürünüdür. Hele ki ben gibi göz içinize kalem çekmeyi başaramıyor, başardığınızda yakıştıramıyor, yakıştırdığınızda da yerinde durmasını, akmamasını bir türlü sağlayamıyorsanız mecbuuur :)
     Eyeliner kalıcılığı, makyajı son derece başarılı hale getirmesiyle benim için olmazsa olmaz. Ha bunu dedim diye yanlış anlaşılmasın her zaman vezir etmiyor beni, bazen çoook rezilliğine de yaşamıyor değilim. 
     Bu yazımda beni vezir de eden rezil de eden 3 eyelinerdan bahsedeceğim.
      İlk önce en sevdiğimden başlayayım. Loreal Super Liner Carbon Gloss.. Bu eyelinerını ne zaman aldım ne kadar zamandır kullanıyorum ben bile unuttum ama yaklaşık 1 yılı devireli bayağı bir zaman olduğunu söyleyebilirim. Çok da kullandım ama ne kuruma ne bozulma yapmadı, bereketli çıktı maşşallah :) Uyguladığım zaman makyajımı çıkartana kadar benimle kalıyor. Bozulma olmuyor, sürdüğüm şekilde kalmayı başarıyor.  
 Loreal Super Liner Carbon Gloss

     Fırçası bu şekilde ince gibi görünebilir ama benim onca ellerimin titremesine rağmen kolayca sürülüyor. Rengi de yoğun bir siyah. Kısacası ben oldukça seviyorum bu ürünü. Hiç sıkıntı yaşatmadı bana.
     Bir diğer eyelinerım ise doğumgünümde iki ürün tek fiyat kampanyasından aldığım Yves Rocher'in dışı mor içi siyah eyelinerı. Gerçi pek de siyah sayılmaz. Üstelik az rezil etmedi beni..
Yves Rocher

     Bırakın akşama kadar gözümde kalmayı, sabah sürüp işe gidene kadar göz kapağımın her yerine dağılmış ucuz kalemler bile böyle rezil etmemişti beni. Sadece bir kez kullandım. Ucu tam bir keçeli kalem. Sürümü kolay ama neyleyim. Az önce bir kez daha denedim elimde fotoğraflarını çekerken ı ıhh. Kurudu kuruyacak. Yani kısacası almam alanı görürsem de elimden geldiğince uyarırım. Cidden fena yaa..
     Bir diğer eyelinerım ise kahverengi eyeliner alma isteğim needeniyle geçen gün aldığım Maybelline Liner Express. Henüz olumlu ya da olumsuz konuşacağım kadar deneyimim olmadı aramızda.
Maybelline Liner Express.

     Güzel bir kahverengine sahip, elimde denediğim kadarıyla da oldukça akışkan bir yapıda. Umarım kullandığımda gözümde sabitlenir, akmaz, bulaşmaz.. Daha ne istenir ki bir eyelinerdan..

24 Nisan 2013 Çarşamba

maviojelikız 2. yaşını kutluyor :)

Bir çekiliiş haberi de maviojelikiz'dan.. Yine muhteşem bir çekiliş :) ben de ömrümün ikinci çekilişine katılıyorum :) bir göz atın isterseniz :)
http://www.maviojelikiz.com/kozmetik/mavi-ojeli-kiz-2-yasini-ozel-bir-hediye-paketiyle-kutluyor.html

oyita'dan çekiliş var :)

     Şimdiye kadar hiç çekilişe katılmadım bilmem neden ama bu sefer karşı koyamadım. Hediyeler cidden çook güzel. Sizde bir göz atın isterseniz. Bu sevimli ve çok şık blogu beğeneceksinizdir..
http://www.oyita.co/2013/04/taaa-taaaaa-oyitann-bahar-hediye.html#comment-form

21 Nisan 2013 Pazar

YELSS accessories

     Bahar geldi. İnsan ister istemez mutlu hissediyor kendini.. Gerçi son zamanlarda havanın biraz aklı karışık olsa da, arada üzerimize dolular yağdırsa da geldi işte bahar. Gardroplarımıza da geldi tabiiki. Gardroplarımızın vazgeçilmez parçaları aksesuarlara da :) Ben vaz geçemiyorum en azından. Konu hele küpeyse bir de, benim gözüm anında dönüyor. En çok küpe kullanmayı seviyorum aksesuar olarak. Bu baharla birlikte benim kulaklarım tarihlerinin en ilginç küpelerini takacaklar. Antalya'ya yeni açılan Erasta Alışveriş merkezinin içiresinde keşefettiğim çok hoş ve sıradışı tasarımları olan bir yer Yelss aksesuar. Bunlar da benim en yeni cicilerim.
Kolye ve küpeler Yelss aksesuardan, bileklik ise Accessorize'den.

Bu küpeyi takınca kendimi Elf gibi hissediyorum elimde değil :)


Bu da çok şık duruyor. Her üç küpe de kulak kepçesini sarıyor. Cidden en sıradışı üç küpem bunlar oldu.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Yaşlanmayan komşumdan güzellik tüyoları ;)

     Ya vampir ya da dünya dışı bir varlık.. İkisi de değil ama benim 41 yaşındaki komşum G. benden yaklaşık beş yaş küçük duruyor.. ki bu da 24 yaşında gösteriyor demek.. Taşındığımızda onu komşunun kızı sanmıştım.  Ne bir çizgi ne bir kilo fazlası ne göçme, sarkma, buruşma, kırışma.. Zaman G.ye hiç dokunmadan geçmiş, geçiyor. Yaşını öğrendiğimde şok geçirdim. Üstelik ikiz oğlan annesi.. Yani yıpranma payı da mevcut. Samimi olduğumuz ilk anda sorularımı yağdırmaya başladım. 
Irsi miydi? 
Annesinin ve ablalarının babasının resimlerini göstererek hayır dedi..
E neydi peki,??
Biraz vurdum duymazlık, sabahları ılık duş, yüzünü kurularken daima yukarı doğru kurulamak, gül suyu, karnını daima içeri çekmek.. Çocukluğundan beri bunları yapıyormuş. Yeni yeni de nemlendirici kullanmaya başlamış ama o da öyle özel bir şey değil. Neden annelerimiz bizlere bunları yapmayı alışkanlık haline getirtmedi acaba.. Ya da neden okullarda bunlar için çocuklar bilgilendirilmiyor?.. O yaşlar ile gelecek yaşlar arasında sanki astronomik yıl farkları mı bulunuyor da kimse oralı olmuyor??
Son on gündür karnımı içeri çekiyorum. Cidden toparlanma var. Öneririm. :)
     Komşumu sıkıştırmaya ilerleyen günlerde, tabiki her fırsatta devam edeceğim.. Hatta kalın ;)

Clinique Chubby Stick Intense Heftiest Hibiscus Dupe

     Clinique standından bu ruju görüp beğenip alırken bile bende bir benzerinin olduğunu düşünüyordum. Yine de renginin güzelliğine dayanamayarak aldım. Tabi bir de chubby stickleri çok sevişim de var :)
Az önce aklıma geldi acaba neye benziyordu diye aranırken buldum buldum buldum :) Maybelline 406 lush papayaya ki kendiisi benim gibi ruj şıpsevdisi olan birisi için bile 3  kez dibi görülmüş bir ruj. Ne zamandır kayıptı yazlıkları çıkartırken buldum. Yazlık çantalarımdan biriyle beraber kaldırmışım. Ama malesef çok azalmış. Acaba hala üretiliyor mu? Çok oldu hiç dikkatimi çekmedi. Hep yenilere bakmaktan eskilere hiç yüz vermiyorum standlarda.
     Karşılaştırmaya gelirsek kesinlikle çok benziyorlar birbirlerine. Hatta yapıları, dudakda kalış süreleri bile benziyor. İkisi de nar çiçeği birer ruj. Fark açısından hibiscus bir parçacık daha pembelik içeriyor içinde. Eh tabi bir de fiyat olarak maybelline çok daha uygun. Umarım hala üretiliyordur ve bulup alırım.. Beyazlara da çok yakışsa da buğday ve esmerlere çok yakışan renkler. Hatta ben en çok nar çiçeği rujları seviyorum esmerlerde :)


Yine patlattım flaşı :) Benzerlik cidden ortada sanırım özellikle bu resimde.

....


Pure Beauty BB Cream Bulgarian Rose

     Zaman değişti ve kadınlar artık ciltlerini yormayacak, maskelemeyecek, tabiiki bozmayacak hatta ve hatta bakımını yapacak, aydınlatacak, güneşten koruyacak ürünler arayışına girdiler. Firmalarda bunu renkli nemlendiriciler, renkli güneş koruyucular, BB kremler hatta CC kremler, serumlu fondötenler hatta fonfötenli serumlarla bizlerin kullanımına sundular. Renkli nemlendirici ve renkli güneş koruyucu kullanmama rağmen ben BB kremlerden hep uzak durdum. Bilmiyorum sebebini hakikat aslında sadece almaya değer görmedim belkide. Sonra bu çılgınlıktan daha fazla uzak duramayacağımı farkederek, Kore malı Pure Beauty BB kremlerle ilgilendim. Aslında BB krem denince akla hemen Missha geliyor ama internet alışverişinden uzak durduğum için, ille de denemekten yana olduğum için ulaşabildiğim tek Kore markası BB krem bu oldu.Alalı üç beş ay olmuştur sanırım. Elimdeki diğer cilt ürünleriyle dönüşümlü olarak (aklıma estikçe) kullanıyorum. Ben memnun kaldım ama ille de bu diyemem. Öyle ahım şahım bir yanını görmedim.Hafif birparfüm kokusu var ama insanı rahatsız edecek ölçüde değil. Cildim karmadır hatta bu sıralar yağlıya dönük bile diyebilirim. Yine de bende sivilcelenme vs. yapmadı. Rengi diğer ürünlerimden farklı. Sarı alttonlu da diyemem biraz bejimsi. Cildimdeki duruşunu seviyorum. Uzun sürede kalıcılığını korudu.Hımm buraya böyle yazdıkça aslında sanırım ben bunu sevmişim de farkında değilmişim. Kötü ya da eksi diyebileceğim pek bir özelliği gelmedi aklıma. 
Herhangi farklı bir rengi yok maalesef ki tek renk. Yine de renk benim cildimle iyi bütünleşiyor, farklılık olmuyor. Diğer cilt tonlarında nasıldır bilmiyorum ama..

Flaşssız çekimde pek belli olmadı.

Flaşlı çekimde de maşallah nasıl cakey durmuş öyle :) Gerçi ben fotoğrafta belli olsun diye tüm yüzüme yeten miktarı koluma bocaladım ama :) En azından kapatıcılığı hakkında fikir verdi sanırım :)

15 Nisan 2013 Pazartesi

Beyaz Saçları Kapatabilen Boyalar

     Beyaz saçları kapatmak eğer ki benim ki kadar inatçı beyazlarınız yoksa belki de kulağa çok kolay gelecektir. Bazılarınız market boyalarıyla buişlemi çok kolayca yapabilirkeni bazılarınız kuaförde halledebiliyor.  Benim gibi ultra beyazları olanlar ise denemedik saç boyası bırakmıyor ve pek çoğumuz en sonunda kahverengi kapatır diyerek simsiyah saçlara sahip oluyorlar.
     Peki açık renk saç boyaları saçta ki beyazı kapatmaz mı? Kapatır elbette. Eğer iyi bir kuaför bulmuşsanız ve saçlarınız hala sağlıklıysa güzel bir röfle işinizi çok güzel görür. Sağlıklıysa sözünü özellikle ekledim çünkü pek çoğumuz saçlarını kuaförde yanlış işlemler sonucu pişmaniyeye döndürebiliyoruz. Aslında çoğu insanın genel isteği tatlı bir kahveye sahip olmak saç renginde. Bunu bazen anlatamıyoruz, bazen de kendimiz beceremiyoruz.
     Ben saçlarımı 21 yaşından beri neredeyse her ay düzenli olarak boyuyorum. Irsi bizde saçın erken beyazlaması. Öyle kolay kolay da kapanmıyorlar üstelik. Ya da kapansalar da öyle hızlı akıyorlar ki, ilk önce saçlarımı çok uzamış sanıyorum. Sonradan farkediyorum ki dipten gelen beyazlarımla, akan kızımlar aslında bir birine karımış ben yanılmışı. Aslında sadece boya akmış.
    Zaman içinde ne renkler denemedim ki. Üstelik esmerim de. Gitmez öyle her renk kolay kolay. Kızıl ve bakır beni sanki sarılık hastasıymışım gibi yaptı. O kadar sağlıksız görünüyordum ki ben bile kendimi hasta hissetmeye başlamıştım. Her Türk kadını gibi ben de sarı bende nasıl durur diyerek sarı saç deneme hatasında bulundum. OOOVVV!! En büyük hatamdı sanırım. Olduğumdan on yaş büyük ve böyle değişik bir şey olmuştum. Olduğum her neydiyse kesinlikle güzel olmadığını biliyorum. Siyahsa benim en büyük kabusumdur. Evet beyazlarımı en iyi o kapatır, yüzümü daha aydınlık, daha genç gösterir ama öncelikle ifademi inanılmaz sert yapması bir gerçek, bir diğer gerçek de siyahdan dönmenin kaçınılmaz sonuçları.. Önce renk akıtılacak ki her kuaförün harcı olmayan bir konudur kendisi bence. Çoğu kez saçlarınız oreyalle açılmak zorunda kalır çünkü o siyah renk en derine kadar işlemiş, kazınmıştır hatta. Sonra beyazlar yüzünden kat kat kat siyaha boyanmış saçınız, bir kaç ton açılır ki onun da dalga dalga olmaması daha büyük bir mucizedir. Yazının burasına geldiğimde son günlerin fenomeni Vasfiye teyzeden bir alıntı yapmak istiyorum kendime. Ne çektim be..
     Neyse uzun denemeler bolca yanılmalar, siyah olmasın kahve olsun derken saçımı yine simsiyah bulmalar sonucunda bayağı bir deneyim kazanmış oldum. Kendime de en çok kumral tonlarının yakıştığını, kararma yapmadığını öğrendim. Ben saç rengimi kuaförde elde ediyorum.
    Ve beyazlarım kapansın ama kapkara olmayayım lütfen, saçımın doğal renginde olsun diyenler için, Türk kadınlarının saç renk skalasını göz önünde bulundurarak tavsiye olarak Garnier Color Sensation 5.0'ı öneriyorum.
Garnier Color Sensation 5.0

İlerleyen zamanlarda ve ilerleyen postlarda kapanmayan beyazlarla ilgili daha çoook yazı yazacağım. Çünkü sanırım bu da benim en iyi bildiğim konu.
Sevgiler,
Euphoria..



Flormar simli oje


      Hazır ojelerimi çıkarmışken bir post hazırlayayım dedim. Aşağıda bu aralar en çok sevdiğim ve en çok kullandığım ojeyi görüyorsunuz. Kendisi Flormar 394 olur. İçinde morlu yeşilli minicik ama yoğun pırıltıları olan bronz rengi bir oje. Ne zaman sürsem soranı illaki bulunur. Her şeye gidebilecek kadar uyumludur. Hem sadedir hem de ışıltıları onu sıradanlıktan uzak tutar.
     Keşke bir de çok çabuk soyulmasaydı.. Hem de ne soyulmak. Sabah sürünüz efendim, akşama yaprak gibi kalksın, bir ucundan çekince neredeyse bütünüyle gelsin.. Bu önemli eksisine rağmen çok seviyorum kendisini..





Flormar 394
     Bu da bende bulunan bir diğer flormar simli oje. Numarası 393. İçinde yoğun olarak, gümüş ve  kırmızı simleri var. Simlerin yapıları diğerinde olduğu gibi bunda da çok ince. Alırken Flormar kioskundaki bayan rakı beyazı (319) üzerine tek kat sürülmesinin güzel olduğunu söylemişti. Denedim, o da güzel oldu ama ben yine de altına şeffaf bir base coat ve üzerine keyfime kalmış olarak tek kat ya da çift kat olarak sürmeyi seviyorum
Flormar 393


sevgiler,
Euphoria..

Golden Rose Jolly Jewels

     Golden Rose'un Jolly Jewels koleksiyonunu bilmeyen kalmadı sanırım blog aleminde. Bir Türk markası olması ve bu kaddar güzel ürünler üretmesi beni oldukça sevindirdi. Netten jolly jewels yazıp arattığınızda pek çok yabancı blogda bu ojelerden övgüyle bahsedilmesi hele çok gurur verici. Ben de almadan önce araştırmış, sabırsızlıkla Golden Rose standlarına gelmesini beklemiştim. Gerçi çok daha önceden internet üzerinden de alabilirdim ama ben biraz geri kafalıyım bu konularda. İlle de deneyerek görerek alayım istiyorum.  Ben alalı neredeyse bir buçuk aydan fazla oluyor bu ojeleri. Renkleri çok cezbedici. Hele siz de benim gibi ışıltı, sim, pul, payet delisiyseniz çok beğeneceğinizden ya da zaten çok beğendiğinizden eminim. Çıkarmak biraz meseleydi ilk önceleri. Sonradan bir forumdan simli ojeleri çıkarmanın en kolay yolunun alimünyum folyo tekniği olduğunu öğrenip rahata kavuştum. Hatta bizim evde çok kullanılan bir şey olmadığı için ben alimünyum folyo yerine, streç film kullanıyorum. O da aynı işi başarıyla görüyor..
       Bende 4 rengi vardı, ama birini çok beğenen bir arkadaşıma hediye ettim. Kalanlarla yola devam. 
     Soldan sağa doğru sırasıyla 116, 104 ve 117 renkleri var elimde.  116 ve 117nin altlarına baz olarak kırmızı ya da siyah sürüp üzerlerine çift kat uyguladığımda çok seviyorum duruşlarını. Özellikle kırmızı 116yı bu senin modası çizgili gömlekler, tişörtler, ya da elbiselerle kombinlediğimde çok cezbedici duruyor. 104 ise alta baz renk gerektirmeden çift katta, ya da yoğun tek katta rengini çok güzel veriyor. Yine de siz kullanırken en alta basecoat ya da en azından parlatıcı oje geçmeyi ihmal etmeyin. çıkartırken çizilmesin tırnaklarınız.
    Bu da benim can sıkıntısından yaptığım bir değerlendirme çalışması oldu. Elimde benim için özel bir şişe vardı ve ben onu vazo olarak kullanmak istiyordum.Şimdi daha sevimli oldu. Yine de biraz daha düzeltme istiyor sanırım.
sevgiler,
Euphoria..

6 Nisan 2013 Cumartesi

H&M in Antalya oleeeeeeeeeyyy :)




  
        Bu sabah portakal çiçeklerinin açtığını keşfetmemle başlayan müthiş bir güne uyandım :) Gülümsüyorum.. Elimde değil, evimin arka bahçesindeki tüm portakallar gelin gibi bezenmiş bu gün. Tüm ev, koridorlarım da dahil mis gibi portakal çiçeği kokuyor.. Hafif bir esintiyle o muhteşem koku evin her köşesine doluyor..Bir bu koku, bir de haylaz çalı kuşlarının sesi, üstüne üstlük ışıl ışıl güneşli bir gün.. hepsi birleşince insanın elinde değil gülümsememek ki :)  ben de karar verdim eşimle beraber bauhaouse yollarına koyulduk.. amaç çiçek almak, lakin gel gör ki Bauhouse'a geldiğimizde çığlık çığlığa bağırmaya başladım ben.. Neden çünkü hemen dibinde yeni bir alışveriş merkezi ve içinde de H&M!!! İçimden ve dışımdan lililili lili liiiii sesleri çıkararak attım kendimi arabadan, eşim garibim park edip gelene kadar ben çooktaaann H&M derinliklerindeydim :)
        Neden bu kadar sevindim derseniz Antalya'da olmasını istediğim markaların başındaydı H&M. Fiyatı oldukça uygun, tarzı, çeşitleri ise şahane. Ya da ben belki gözümde büyütüyorumdur, henüz bilmiyorum ama içerisi tıklım tıklımdı ve içerideki herkes oldukça mutluydu :) 

Bu ikisini cidden çok beğendim.. Yaaa yaz geliyor gümbür gümbür :)


       Ne aldım, hiç birşey almadım ama henüz.. E malum ay sonu :( ve bu ay ödemelerimiz biraz fazlaydı ama önümüzdeki aydan oldukça umutluyum ;)



3 Nisan 2013 Çarşamba

...

Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya... (İlkyaz/ Gülten AKIN)

30 Mart 2013 Cumartesi

Bir kitap, bir ben..

vakti zamanında nar kalpler adlı yazısıyla tanımıştım Ece Temelkuran'ı.. Yazmış işte, çatlasın nar, saçılsın hayatın yerlere diye.. Ben ona kanıp hayatımı alt üst etmiştim, hoş asla da pişman olmadım, yanlış anlaşılmasın.. Bilse ne der diye düşündüm şimdi şu satırları yazarken.



. Kaleminden çıkanların bir ömrü darmadağın ettiğini.. Tozu dumana kata kata karıştırdım kendimi hayata. Hayatımdan vaz geçtim ve yep yeni bir hayat inşaa ettim.. Ne var bu kadının yazdıklarında bir bilsem.. Bir şiddetle anlıyorum yazdıklarını. Sakin uslu uslu değil anlayışlarım.. Hep taş üstünde taş, başta baş bırakmayanlarından.. Şimdi de düğümlere üflemeyi öğretti bana. Aman ha aklınıza büyü falan gelmesin.. Hiç alakası yok. Bu daha başka bir büyü.. Bir dönemin insanları ölürcesine, öldürürcesine korkarken büyüden, şimdininkiler kendi büyüsünü aramak için ömür harcamaya hazır.. Mayalar haklıydı belki.. Yeni bir zaman başlamıştır.. Olabilir.
Yine dağıttı beni kalemiyle. Bitsin istemedim. elimden geldiğince ağır okudum, sırf hızla okursam unuturum sonra diye,azıcık daha sindireyim diye.Okudukça güçlendim yine. Çünkü, dağılırsam da, parçalanırsam da, kendimi atıp atıp çamurlara bulansam da, aldığım her nefesten son hücreme kadar zevk alıyorum, alacağım da. Unutmayacağım o kadınlardan olduğumu, o yolculuğa çıkmamış ama çıkmaktan korkmayacak kadınlardan.

18 Mart 2013 Pazartesi

sephora hot now!

   Sephora yurt dışı alışveriş yasakları, kotaları ile bizi bir parça kendine mecbur bıraktığı için gözümde hala ekside olan bir mağaza. El mahkum kalınca biz de mecbur kalıyoruz artık.. Gerçi bir ürünü dokunarak, deneyerek almak en güzeli.. Gel gör ki Türkiye'de yaşamanın bedeli biraz yüksek biz makyaj severler için.
    Yeni gelen ürünlerden en merakla beklenenler için hot now diye bir de reklam kampanyaları var..kii ben yine reklamlara kanarak hepsini almak istiyorum :)
    Bakar mısınız şu güzelliklere ama :))
  Gerçi fiyatlardan dem vurdum ama bu Lancome Visionnaire Fondöten neden bu kadar uygun?? Hımmm... Bilemedim şimdi.. Fikri olan??

17 Mart 2013 Pazar

parfümm...

Hani demiştim ya temizlikten kaçtım diye.. sonradan vaz geçtim devam ettim. daha doğrusu en azından makyaj masamın acil temizlenmesi gerektiğine karar verdim. ehee hee malum resim çekiyoruz madem ıvırlarımın zıvırlarımın tertemisss olması lazım :) Bir de siz o tertemiz kadınlardan mısınız bilmiyorum ama ben azıcık dağınık olanlarındanım :( neyse işteee girizgahı geçelim saedde geleyim. Buncağızlarım da benim bu aralar kullandığım parfümlerim. Tanıştırayım :)
Jour d'Hermes
 Birazcık daha azaltayım sayılarını yaz gelmeden almayı istediğim parfüm iseee Jour d'Hermes... Bahar gibi, yaz gibi, nasıl hoş bir koku.. sanki çocukluktan kalan güzel kokulardan.. 
sevgiler,
Euphoria

ilk post.. dün aldıklarım :)

heheee :) yoğun çalışan bir eşim var. bol miktarda nöbet tutup, eve geldiği zaman yorgunluktan gözleri çabuk kapanan :) Haklı, kızmıyorum, 36 saat mesaiden çıkıp eve gelip 8 saat dinlenip sonra tekrar vıın işe.. Yeni evliyiz üstelik..7 ay olmak üzere evliliğimizde.Yani hep hep hasret, hep hep özlemek.. Neyse işte dün o uyurken, balık almaya diye çıkıp 5M migrosa gittim. Antalya'dayım bu ara. onu da sıkıştırayım hemencik araya.sonra buz poşetinde somonla beraber gezee gezeee, aklıma söylenee söylenee aldım bir kaç cici..
hazır yeni blogu yeni açmanın heyecanıyla da bugün çektim onları. Nereden başlayacağımı bilmediğim için sondan başladım ben de :)
Neler aldığıma gelirsek,


Bath&Body Works'ün o ışıl ışıl mağazasına dayanamayıp, ışııl ışıııl, pırıltılı vücut spreylerinden aldım.49 liraya üç ürün seçebiliyorsunuz. tabiki belirli ürünler için geçerli. Ben de 2 ışıltılı sprey bir de vücut losyonu alarak üç ürünü seçtim. Kız kardeş ablaları bilirler, ikincisi tabiiki kız kardeşin spreyi :)
Vücut losyonunu oldukça beğendim. Mis gibi kokmanın yanın da güzel de nemlendirdi.
Spreyler ise eğer  benim gibi sim delisiyseniz muhteşemler :) Önümüz de yaz nasıl olsa.. yani bana bahane çok. Simler aslında çok çok minik, fotoğraf yanıltıcı olmasın.
Bir diğer uğrak yerim de Tekin Acar oldu. Çünkü ne zamandır niyeti bozduğum Clinique Chubby Stick İntensler oradaydı. İki rengi aldım ama diğer renklerde de aklım kalmadı değil.. Bu arada testerlar Tekin Acardan, Makyaj çantası ise Yves Rocherden doğum günü hediyesi.. Doğum günü ayınızda bir alana bir bedava kampanyası var bir de yanın da bu şeker çantayı veriyorlar. Ben alışverişimi yaparken ellerinde yoktu. Dün uğradım gelmiş, verdiler :) İçinde de minicik bir aynası var. ben sevdim açıkcası.

Clinique Chubbyleri bilirsiniz, bilmeyenler içinde hemen diyeyim müthiş tatlı renkleri olan, nemlendirici rujlardır. Çoğu nemlendirici rujda olduğu gibi Chubbylerde de kalıcık sorunu vardı. Yeni seri de ise firma o sorunu da halletmiş, oldukça dayanalıklılar. Ben çok sevdim :) 
Aldığım renkleri ise roomiest rose ve heftiest hibiscus.
roomiest rose her güne kullanılabilecek bir pembe.sür çık,düşünme ruju. heftiest hibiscus ise benim en sevdiğim nar çiçeği tonlarından biri. Almadan önce netten biraz araştırmıştım. sanki cırt bir renk gibi gelmişti bana o yüzden dün onu denemeyecektim bile. İyi ki denemişim. Herkesin rahat kullanabileceği hiç de iddialı olmayan bir renkte çıktı. sanırım en çok onu sevdim.. Turuncu alt tonlu, tam bir nar çiçeği. Şeftali allıklarla çok hoş olacaktır. Resimde dudağımda hibiscus var. Çok net değil ama en gerçekçi çekebildiğim bu oldu.
İlk post olarak oladukça uzun yazdım galiba :)
sevgiler,
Euphoria

merhaba :)

    Heves etmekten çok ihtiyaç duydum sanırım bir bloga.. Yazmak, anlatmak, paylaşmak istedim belki.. Bilmiyorum. Ama aranızdayım işte. Gerçi şuan benden habersizsiniz.. Uslu uslu yazıyorum şimdi. Biraz biriktirmeli, ondan sonra sesimi duyurmalıyım. Göstermeden önce gösterecek bir şeyleri olmalı insanın.. Yani önce biraz biriktirmeliyim..

    Neden güzellik neferi derseniz, aslında o  temizlik neferiydi. Yani aslında tam şuanda temizlik yapıyor olmam gerekirdi. ı ııhh.. İstemedi canım bugün. facebook, twitter, mailler, takip  ettiğim bloglar derken bir de baktım ben de bir blog açıyorum.. Aslında daha önce de açmış olduğum iki blog vardı. Biri bir diary blog, diğeri ise yine kozmetiğe dairdi.. Kimselere değil, kendime yazmıştım bir iki post. Derken kaldılar öylece. Bu sefer başka olsun istedim.. Belki her ikisini de birleştirdim. Ayrı değilim zaten, birim. Bakalım bu sefer ne iş  çıkacak benden, ya da şöyle diyeyim, becerip de bir iş çıkacak mı benden?? Ben de sizinle birlikte öğreneceğim.                                                                                                                    Sevgiler,

Euphoria.